Rüya Deyimleri Doğru Mu?
Rüya Deyimleri Doğru Mu?

Rüya Deyimleri Doğru Mu?

Sabah uyandığımızda aklımızdaki ilk şey muhtemelen rüyalarımız ya da rüyamızda gördüklerimizin sezdirdikleri olur. Bir Hayli farklı görüş olmasına karşın rüya deyimleri doğru mu diye hemen herkes birtakım araştırmalara koyulur. Reelinde rüya sınan şey tanım itibariyle bilimsel ve kimyevi açıklamaları olan bir olgu olsa da vaziyet bundan ibaret değildir. Sanki ruhun vücuttan ufaladığı bir imgeleme ile anlatılsa da rüyalar reel yaşamın yansımaları olarak nitelenebilir.

Rüya Nedir, Neden Rüya Görürürüz?

Uykunun REM düzeyi olarak tanımlanan süratli göz hareketi aşamasının bir uzantısı olan hem görsel hem de işitsel likeni ile duyguların yansıması rüyayı tanımlar. Rüya nedir nasıl oluşur suali ise henüz ne tıpta ne de din bilginleri tarafından net bilgiler ile açıklanamamaktadır.

İnsanların büyük çoğunluktaki kısmı uykuya geçiş yaptıkları 30 dakika ile 90 dakika sonrasında rüya görmeye başlarlar. Hatta bu süreç, bilirkişiler tarafından gözlemlendiğinde, yatan bireyin o an rüya gördüğü net bir şekilde anlaşılabilir. Rüya gören bireyin gözlerinin dairesel hareketleri ve göz kapakları kapalı olsa da yuvalarından dışarı çıkacak gibi keskin hareket etmesi birer göstergedir. Bütün de bu anda adrenalin salgılanma seviyesi çoğalır, kan tazyiki yükselir ve kalp atışı süratlenir.

Uykunun 4. aşaması olan REM düzeyi en düşünceli uyku safhası demektir. REM aşamasında beden tamamen hafiflemiş ve sanki baygın durumdadır. Yatarken sağa ve sola dönmek mümkündür ve şahıs bu hareketleri uyanmadan yapabilir. Ancak REM aşamasında başka bir deyişle rüya görülen anda hareket etmek olası değildir. REM aşamasında, rüyanın bütün ortasında uyanmak düşük bir ihtimal olsa da bu bazen hakikatleşebilir. Böyle bir cingözlük esnasında hareket etmek durağan olduğundan uyanınca da hareket edemezsiniz. Buna uyku felci ve REM felci de denilmektedir.

REM uykusunda iken reelinde zekâ ve bilinçdışı oldukça etkindir. Fakat tabi ki kimyevi açıdan vaziyet, kurnazken olduğundan farklı bir şuurla hareket eder. Uyku dahi başlı başına bir beyin macerayı iken rüyalar apayrı bir büyülü dünyadır.

Rüya Deyimleri Hangi Dalın Mevzusudur?

Pek çok mit ve ekol rüyaların anlamsız ya da boşu boşuna görülen sahnelerden ibaret olmadığını asırlardır ifade eder. İnsanoğlunun yaratıldığı zamandan bugün dek rüya görme yetisi her daim var olmuştur. Ulemalar, feylesoflar, kahinler, psikologlar ve bilim insanları rüyanın hem maddesel açıklamasını hem de gaybi işaretlerine çözümleymişlerdir. Aynı zamanda reel dünyanın devamı olarak da bağıntısal bir yaklaşım sergileyen Freudyen ekoller, rüyaların güdüler, söylenenler ve söylenemeyen hisler ile şekillendiğini korunmuşlardır.

Burada aslolan rüyayı asla tek istikametli ele almamaktır. Uykuda görülen anımsadığımız ya da andırmıyor olduğumuz her düş bir işaret bir uyanış ya da bir temizleme olabilmektedir. Böyle bakınca tüm bu kriterler, uykuda ortaya çıkıp sağaltım ile katartik bir tesir sağlayan terapisel kaliteyi ile rüyaları ön tasarıya çıkarır.

Başka Bir Deyişle rüya deyimlerini kim değerlendirmeli ya da kimin uzmanlık alanıdır diye irdeleyecek olursak bu tamamen ortaklaşa bir tespite dayalı çok istikametli bakış açılarına fakir bir vaziyettir.

Rüya Deyimlerinin Dini Açıdan Ele Alınması

Cemiyetler ve dini inanışlar değişse de hemen her kutsal dinde geçerli olan rüyaların deyim edilmesi kendi içinde elbette değişiklikler göstermektedir. Rüya deyimleri dini olarak değerlendirildiğinde ortaya muhtelif yaklaşımlar çıkar. İslam dinine göre rüyanın vahyin kırk cüzündne biri olduğu öğrenilir. Başka Bir Deyişle İslam peygamberi Hz. Muhammed ve değişik peygamberlere gelen vahyin bir esin olarak bildirilmesi bugün herkes tarafından öğrenilen bir hakikattir. Böyle olduğunu düşündüğümüzde, rüyalar da reelinde pek çok gaybi işareti gösteren haberciler ve uyarıcılardır denebilir.

İslam Dinine Göre Rüyalar

İslamiyete göre deyime sarih olan 2 çeşit rüya bulunmaktadır. Bunlar; “şeytani rüya” ve “Rahmani rüya” olarak deyim edilen rüyalardır. Tüm ayrıntıların ve rüyadan sonra görülenlerin verdiği hislerin değerlendirilmesi ile olası olan deyim etme vaziyeti bilen bireyler tarafından yapılmalıdır. Hakikatine bakılırsa hadislerde de şöyle ifade edilir:

“Rüya üç kısımdır. Birincisi salih rüya olup Allah’tan bir müjdedir; ikincisi şeytanın verdiği fobi, vesvese ve kederdir, üçüncüsü de bireyin kendiliğindene konuştuğu şeylerdir. Kim rüyasında sevmediği bir şey görürse, onu başkalarına anlatmasın; hemen kalkıp namaz kılsın.” Nablusi

Rüya, ilk tâbirciye göre tahakkuk eder.” İbn-i Mace, Deyim 7

Bu iki hadis gösteriyor ki; rüya deyimi reel bir maneviyat kaybetmiş bireyler tarafından değerlendirilmelidir. Çünkü âlemde her şey çekim kanunu kapsamında işlediğine göre, zanlarımız ve açıklamalarımız iyi de olsa makûs da olsa reelleşebilmektedir. Buna dua yerine geçen kelamlar da denebilir, düşünce gücünün hakikatin mahiyetini değiştirme kapasitesi de denebilir. Bireyler inançları yönünde ve içlerine sinen manevi şahısları rehber olarak kabul ederek rüyaların gösterdiği yolları takip edebilirler. Ancak saplantılı bir şekilde rüyalara göre hareket etmek ve yaşamı tamimiyle bu istikamette şekillendirmek ruhi bozukluklara yol açabilir. Fazlaya kaçmamak gerektiğini bir değişik hadiste ise:

Rüya ile amel edilmez” ifadesi bizlere net bir biçimde gösteriyor.

Bu kısmıyla peygamberimizin söylediği hakikat baz alındığında da rüyaların her zaman haberci olmadığı ortaya çıkmış olur. Kimi zamanlarda da bilinçaltımızın bizimle konuşması olarak idrak edebileceğimiz rüyalar, bilimsel olarak bugün sadece bu kısmıyla değerlendirilir.

Türk kültüründe Müslümanlık dan evvel de sonra da bir hayli ilim erbabı tarafından deyime değer bulunan rüyalar bugün çok daha sahih kaynaklardan temin edilebilmektedir. Nablusi ve İbrahim Hakkı gibi Hz.Muhammed’den hadisleri nakleden deyimcilerin rüya deyimleri sahih kaynaklardan sayılabilir.

Psikolojide Rüyaların Yeri

Psikolojinin babası olan Freud’a göre rüyaların sembolik dili vardır. Ancak bilginlerin rüya deyiminde bulunması gibi haberci kaliteleri olan ve işaret veren, yol haritası olan bağlamda kabul görmez. Freud; rüyalarda manevi olarak baskılanan tutkuların dışa vurulduğunu korunur. Bunu da pek çok tahlil ve deneyler ile ortaya koymuştur. Ancak günümüzde bilimselliğin de salt netlik ifade etmediği, bilim adamları tarafından seneler içerisinde değişen kalıpların gözler önüne serilmesi göstermektedir.

Psikolojiye göre iç dünyamızda biriktirdiğimiz ya da çocukluktan imgelenmiş olan bir travma harabesinin sarihe çıkması rüyalarla olasıdır. Zira rüya hudutsuzluk ve serbestlik alanı olduğu için, şahıs reel yaşamdaki algısal paradigmalarını rüyaların gücüyle boşaltır.

Freud’a Göre Rüyaların Dili

Freud cinsel mitleri tespit eden ve cüretkarca açıklama eden bir bilim insanı olduğundan rüyaların da cinsel iletilerden oluştuğunu sıklıkla vurgular. Elbette bu tamamen doğrudur ya da mutlak olarak vaziyet bundan ibarettir demek doğru olmaz. Fakat bilinçdışı sanki bir buz dağı olduğundan, gerek ahlaki değerler gerek ise fobi kaynaklı içe kapanmalar söz mevzusu olduğunda şahıs tüm bunları rüyalar yoluyla tecrübeler.

Freud rüyalardaki şuur dışı etmeninin rüya yaradılışında dört evreden geçtiğini ifade eder. Bunlar:

Yoğunlaşma: Bütün de bu aşamada birbirinden farklı ve saçma muhtelif fikirler ile görüntüler aynı karede görünürler. Misalin; rüyanızda dedenizin evinde hocanızla tartıştığınızı ve hocanızın dedenizin ismine taşıyor olduğunu görmeniz gibi.

Yer Değiştirme: Rüyaların bu kısmında, yaşamınızda ehemmiyetli bir yere sahip ikşilere dinlenen ikincil duyguların değiştiğine tecrübelersiniz. Reel yaşamda sizini çin hayati ehemmiyet taşıyan bir şey rüyada anlam ifade etmeyebilir ya da bütün tersi ehemmiyetsiz bir şey için rüyanızda azılı bir katil olmuş olabilirsiniz. Tüm bu paradoksların nedeni ise reel hislerinizi ve bastırdığınız isteklerinizi fena halde maskelemiş olmanızdan kaynaklanır. Misalin, rüyanızda bir düğündesiniz. Orada sevgilinizin daha önceki aşkıyla karşılaşıyorsunuz. İkiniz arasında paylaşılamayn bir erkek var ve onun kısmetine birbirinizi yok edecek kadar karşılıklı nefret dolusunuz. Fakat rüyanız müddetince yaptığınız tek şey düğünde dans etmek.

Şekillendirme: Rüyanın bu safhasında, sözcüklerle ifade etmek ve zekâmızdan yansıyan görüntülerle bir kombinasyon yaparız. Onları birbiriyle iletişimleyerek, rüyayı kendi içinde absürtlükleri de olsa anlamlı bir film sahnesi akışına getiriririz. Benzetmelerin yardımıyla ilgiler kurarak, cinsel mevzuları sarihe çıkarırız. Evet, bütün de bu nokta Freud’un korunduğu ve rüyalar için dediği “kral yolu” diye deyim ettiği rüya nüktesidir. Misalin, “Sinemada yanımda oturan adam çantama bir bıçak koydu” sahnesi rüyanın cinsel yaşamınızla alakalı vaziyetini ortaya koyar. Bunu siz değil, bir uzman hemen kavrayacaktır.

Ayrıntılandırma: Bu son temas rüyanın ayrıntılandırma düzeyidir. Bu düzeyde rüyalar akla yatkın ve olabilitesi olası vaziyetleri mevzu alır. Artık rüyanız kabul edilebilir bir asıllığa sığmaktadır. Ardından rüya biter ve cingözlük ile reel dışı ebattan yaşama dönüş yapılır.

Psikanalitik Rüya Simgeleri ve İncelemeyi

Psikanaliz çerçevesinde rüya değerlendirmelerinden bahsedecek olursak, bunun şahsa iletiler veren ve kendisinin farkına varmasını sağlayacak göstergeler olduğu söylenebilir. Ancak bu iletiler ilahi açıdan değil, mental ve bilim ışığında tahlil edilmektedir. Psikoterapi bakımından faydalanılacak ve rüyayı göre bireyin gördüğü simgeleri keşfedip uyanışın fitilini ateşleyecek bastırmalar olarak değerlendirilir.

İnsanlığın Varoluşu ile Çağlar Süresince Yapılan Rüya Deyimleri

Herkes yaşamı süresince en az bir kez salt surette gördüğü rüyadan yoğun bir şekilde etkilenmiştir. Din, felsefe ve ruh bilimi bunu inceleyedursun biz 4000 senelik bu uyku sırrının efsunlarına yüklenen ikonik anlamlara bir göz atalım.

Mısır’da Hz.Yusuf’un peygamberliğine tekabül eden bir yarıyılda Kraliçe Maya’nın gördüğü rüya günümüze kadar destansı tesirini sürdürmüştür. Rüyaların kahinlik noktasındaki dönüm noktaları olarak hali hazırda inanılan ilahi ikazlardır.

Tarihçi ve psikolog George Makari, büyük düşünür Descartes’in, “uzamsal problemlerin, matematik kanunları ile sağlama alınmış natürel bir dünya görüşüne ışık yakalayabilecek biçimde cebirselleşebileceğini” rüyasında görüp bunnu reelleşeceğini söylemiştir. Bu hem bir gelecek göstergesi hem de reelinde esin olan bir hakikatin nasıl yapılacağının beynin uykuda iken fark etmesini gösterir.

Psikanalizin kurucusu ve bir hayli fetişi olduğu öğrenilen Freud da; “Rüyaların yorumları, zekânın bilinçdışı etkinliklerinin bilgisine eriştiren kutsal bir yoldur” der. Buna göre bireyin beynine girmek ve en mahrem fikri bile bilebilmek rüyalarını öğrenmekle olası oluyordu.

Rüyaların reelinde bir hakikatler resitali olduğunu kabul etmek gerekiyor. Ne kadar absürt ya da anlamı olmayan bir rüya görülmüş olsa dahi kesinlikle bir göstergeye işaret ettiği belirli. Zira dini anlamda da bilimsel verilerlerde ele alındığında rüyalar bir neden netice ilişkisine göre şekilleniyor.

Rüya deyimi yorumları herkesin yapamayacağı, ciddi bir bilgelik ve manevi uyanışa ulaşmış bireylerin yapması gereken mahrem hususlardır. Zira şahıs rüyasını anlattığı bireyin bakış açısı ve düşüncelerinin manipülasyonuyla mukadderatını farklı mecralarda heba edebilir. Keza akıllı ve teçhizatlı ehil bireyler tarafından yapılan rüya yorumları ise hem ruhsal rehabilitasyon ve tekamül hem de geleceğe ışık tutan sinyallerin farkına varmada tesirli olacaktır.